Ulupamir Köyü sakinleri 1982 yılından beri Türkiye’deler. Doğu Türkistan, Afganistan ve Pakistan’a sınırı olan Pamir yaylalarından altı kez göç etmek zorunda kalan Kırgızlar, uzun ve yorucu bir göçten sonra son durakları olan Erciş’e yerleştirilmişler. Türkiye’ye geldiklerinde geçici olarak Van’ın Karagündüz Köyü’ne, dört yıl sonra da konutları hazır olunca Erciş’in –kendi verdikleri adla- Ulupamir Köyü’ne yerleştirilmişler. Kültürel dokularını koruma çabasında olan Kırgız vatandaşlar, her yıl düzenledikleri Ayran Şölenleri’yle de Erciş’in toplumsal yaşamına renk katmaktalar.
2008 yazında 7. si düzenlen Ulupamir şölenlerinde (Ayran Şölenleri) oğlak kapmaca ya da diğer adlarıyla: “buzkaşi”, “kök börü”ye şahit olduk. Atlı grupların kendilerinden geçercesine oynadıkları oyun, bir şamanın hastasını iyileştirirken yaşadığı trans halini andırdı. Çığlıklar, süratli atlar üzerinde oğlağı kapma mücadelesi, gelişi güzel çarpışan atlar, toz ve duman… Oyunda heyecan adına her şey vardı
Şüphesiz, şölenin en hareketli ve heyecanlı bölümünü bu oyun oluşturuyor. Söylediklerine göre buzkaşi oyunu eskiden (göç etmeden önceki yerlerinde, Pamir yaylalarında) iki gün iki gece sürüyormuş. Bıkmadan, yorulmadan ve oğlağın neredeyse tüm tüylerinin yolunup derisinin parçalanışına kadar oyun devam ediyormuş. Geniş alanlarda oynanan oyunun verdiği zevk başka olsa gerek.(Her ne kadar köydeki alan dar olsa da, oyunun ruhu, oyuncunun yüzüne yansıyor
İki takım halinde, 7 ya da 8 kişiden oluşan atlı gruplar farklı renklerde giyinerek alanda belirirler (yerel giysileri temin edemedikleri için farklı renkteki formalar kullanmaktalar). Birkaç ısınma turundan sonra atlar ve sürücüleri hazırlık yaptıktan sonra, alana kesilmiş bir keçi getirilir (bu oyun için genelde oğlak tercih edilir fakat oğlağın temin edilmediği zaman keçi kullanılır). Takımlardan birine mensup bir atlı öne doğru hızlıca atak yapar, kırbacını ağzına yerleştirir ve bir eliyle süratli bir şekilde eğilerek oğlağı yerden alır, diğer atlılar da peşinden gelir. Önceden belirlenmiş bir daireye doğru hamle yapılır. Karşı takım daireyi kapatır ve oğlağın o daireye düşmesine izin vermez. Bu esnada oğlağı kapan kişi peşinde diğer atlılarla birlikte alanda turlar. Oğlağı kapan fırsatını bulup da süratlenirse bir çığlık kopar ve süratli bir şekilde alan bir baştan diğer başa geçilir. Bu esnada diğer atlılar da çığlık atarlar. Seyirciler arasında bir heyecandır yaşanır… Oyun pür dikkat seyredilir. Oğlak, tozun dumana karıştığı bu atmosferde yere atılır. Sonrasında diğer gelen kişi oğlağı kapmaya çalışır. Eğer oğlağı kapan atlı diğer atlılar tarafından sıkıştırılırsa, herkes oğlağa hücum eder, takım arkadaşlarından biri oğlağı kapan kişinin atının yularından tutarak onu kalabalıktan kurtarmaya çalışır. Bu esnada karşı taraftan biri, oğlağın bir tarafından tutarsa müthiş bir çekişme başlar. Oğlak arada kalır, sinirler gerilir, mücadele oğlağı çekiştirip götürenin müthiş atağıyla sonlanır. Sonra oğlak yere atılır ve mücadele yeniden başlar.
Atın üzerindeki sürücü hızını alıp da atını kamçıladığında, tıpkı bir şamanın kendinden geçmesi gibi, atlı da kendinden geçer. İçten, derinlerden gelen bir “mistik parçalanma” evresi görülür sanki. Bu an bir şamanın “yüce kuvvet”le irtibatta bulunduğu an gibidir ve şaman bu anda kendinden geçer, bayılır; şeytanı hastanın bedeninden kovar, kişiyi iyileştirir. Oyuncunu o anki ruh hali ile bir şamanın sağıltım (tedavi) esnasındaki ruh hali birbirine çok benzer. Oğlağı kapan atlının attığı bu çığlık diğer çığlıklarla karıştığında, müthiş bir ses armonisi, bir heyecan yaşanır. Kenardaki izleyicilerden bazıları kendilerini tutamayarak bu ortama kendi çığlıklarıyla katkıda bulunurlar; oyunun ruhu tüm alanı kaplar.
Oyunlar sona erdiğinde kesik oğlağın tüylerinden eser kalmaz. Atlılar arasındaki çekişmeden dolayı oğlak neredeyse parçalara ayrılacaktır (Afganistan’da hala oynana bu oyunda kuzu iki gün evvelden tuzlu suya bastırılır ve bu şekilde normal ağırlığından çok daha fazla ağır hale gelir. Bu da oyunu daha mücadeleci kılar). Yorulan oyuncular yerlerini genç delikanlılara bırakırlar, o esnada izleyici topluluğu da yavaş yavaş alanı terk eder.
Buzkaşi oyunu Kırgızların oynamaktan en çok hoşlandıkları oyun. Eskiden, Pamir yaylalarında sık sık oynanırmış bu oyun. Alabildiğince geniş düzlüklerde oynandığı için de oyuncuların oyundan aldıkları tat elbette ki daha farklıymış. Ulupamir’de böyle bir imkânları yok, yerleri dar; ama her şeye rağmen oyunun ruhunu ortaya dökmekte çok başarılılar. Bu oyun şimdilerde sadece belli törenlerde oynanıyor, haliyle çokça da ilgi görüyor. Ünü Erciş’i aşan bu oyunla Türkiye’deki kimi festivallerde karşılaşmak mümkün; Ulupamir oyun ekibi maharetlerini başka şenliklerde de sergiliyor.
Foto: Ali Dağer
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder