Perşembe, Temmuz 2

Erciş'te Bayram ve Bayram Çocukları

Bayramın bereketinden midir nedir her taraf cıvıl cıvıl. Ne ekonomik kriz ne de başka bir olumsuzluk bayram hazırlığını engellemiş. Bayramdan önceki birkaç gün Erciş merkezini insan seli alır.

Bayram öncesi: çarşıda bir telaş, birileri aşağı birileri yukarı gidip geliyor. Ellerde renga renk çantalar. Son dönemde Erciş’te açılan giyim mağazaları alış-verişe farklı bir hava getirmiş. Sanki millet yüz yıldır alış veriş yapmamış da ne görse alıyor. Bu manzara bana büyük şehirlerdeki semt pazarlarını ya da belli zamanlarda indirime giren tüketim mallarına yapılan hücuma hatırlatıyor; en azından sevindirici bir durum... Paranın yastık altı edilmesindense iç piyasada dönmesi ekonomiye hareketlilik getirir.

Kurban bayramındaki meşguliyetin fazlalığı dikkat çeker. Ramazan Bayramı daha sakin ve telaşsız geçer. Bunun da nedeni kesilecek kurban için yapılan hazırlık. Kurbanlık hayvan geleneksel usullerle kesilmeye devam edilmektedir. Yerleşim olanları insanların büyük şehirlerde ektiği sıkıntıları ortadan kaldırmaktadır. Tabi ki çevre adına yapılanlar hafızalardaki imajı değiştirmemektedir. Sanırım bu konuda daha bilinçli hareket edilmeli.

Bayram sabahının olmazsa olmazı sabah namazı ve ardından yapılan mezarlık ziyareti. Birçok kişiye göre günün bayram havasında geçmesinde bu ritüellerin büyük önemi var. Mezarlıktaki ruhani hava insanı biraz daha sakin ve içe kapanık yapıyor. Bunun ölüm korkusu ya da ölümlü varlık olmayı hatıra getirmesiyle yakın ilişkisi var.

Günün tümünde insanların yüzlerinde sıcak bir tebessümle karşılaşmak mümkün. Mümkün oldukça güler yüzlü olunur. Bayramı herkes gibi sevinçle geçiremeyenler de vardır. Bayrama yakın zamanda vefat etmiş akrabaları olanlar için “Kara Bayram” denilen, bayramın sevinçten çok üzüntüyle geçmesi durumu söz konusudur. Akraba ve diğer tanıdıklar sabahın ilk bölümlerinde ilkin bu ailenin bayramını kutlamaya giderler. Taziye ziyareti bir nevi borç olarak algılanır.

Her şeye rağmen büyük şehirlerin insanı yabancılaştıran ve insanın bayram olduğundan bile haberdar olmadığı hava yok buralarda. Doğu toplumlarının geleneksel sistemi ilişkileri birincil tip sosyolojik olgular üzerine inşa edilmiş. Her ne kadar geleneksellik toplumların geri kalmışlığında birinci etken olarak bu geleneksellik çizgi görülse de sosyo-kültürel hayatın renkli unsurları bu geleneksel özellik sayesinde varlığını sürdürdüğü söylenebilir. Çokça karşılaşırız ki büyük şehirlerde yaşayanlar bayramın varlığına olan özlemlerini sadece telefon başında giderirler. Bu kesimlerde bayram gününün diğer günlerden pek bir farkı yoktur.

Her zamanki gibi günün kahramanları yine çocuklar. Erkenden kalkmışlar, bayramlıkları giymişler. Kahvaltıyı bir an önce yapıp dışarı çıkma telaşındalar. Ne de olsa onlar bayram çocukları. Sedat Veyis Örnek’in Türk Halkbilimi adlı araştırma kitabında yazarın o dönem çekmiş olduğu fotoğrafta bir bayram çocuğu görülmekte. Allanıp pullanmış, farklı renk çoraplar giydirilmiş, nazar boncuklu takılmış, renga renk elbiseleriyle geçmişe dair bir özlemi dile getiren harika bir fotoğraf. Oradaki bayram çocuğundaki ayrıntılar bugün için olmayan kültürel bir kayıp. Değişen toplumsal algılar bugünün bayram çocuklarını dönem dolaplara, tekno-parklara ve alış-veriş merkezlerine hapsetmiş bulunuyor. Tıpkı Michel Foucault’un ünlü eseri “Hapishanenin Doğuşu”nda değindiği hapishane modeli gibi. Bayram çocukları da modern hapishanelerde bayramlarını icra etmekteler.

Şehirlerin modern hapishanelerinde bayramı kutlamak zorunda kalan çocuklara olmasına karşın, kırsal kesimin özgür çocukları ellerinde naylon poşetleriyle özgürlüğün tadını çıkarmaya devam etmekteler. Bu özgürlükten en çok faydalananlar da köy çocuklarıdır.

Köylerde sabahın erken saatlerinde koşuşturma başlar. Çocuklar ilçe merkezindeki gibi ev sahiplerini kahvaltıdan sonra değil de daha erken saatlerde ziyaret ederler. İlçe merkezinde aileler erken saatlerde çocukların bayramlık toplamalarına pek izin vermezler. Bu, değişen sosyo-kültürel yapının bir belirtisi. Ama yine de sıkı komşuluk ilişkilerinin hâkim olduğu mahallelerde bu söylediklerim pek geçerli değildir. Bütün mahalle bir aile sayıldığı için bayram gezmesine erkenden başlanır. Sivilleşmenin, apartman türü yerleşimin baskın olduğu mahallelerde bayramlaşma öğlen saatlerine doğru başlar. Gerek yabancıların bu yöndeki algısı gerekse de çocukların bu yerleşim yerlerine ulaşmada çektikleri sıkıntılar bayramlaşmayı arka planda bırakır.

İlhami Mısırılıoğlu’nun “Bayram Çocukları” için yazdığı şiiri anımsamanın tam zamanı galiba.

Bayram Çocukları

bayram öncesi ağzı büzgülü, ipli torbaları özenle hazırlanmış, ayakkabılar pençeli

doğunun acımasız dikeniyle çizilmiş yüzü, erken bilinçlenmiş öküz gözleri vardı

kapı dışarı çocukların korkmadan salındığı çağlarda, çivit kapılar özenle çalınırdı

bilindik fısıldaşma, kısa bir acaba ama mutlaka sessiz bir gülüş açar tahta kapıyı

ya bayramın eyvanına girilir sivil törenle ya da avluya hiç varılmazdı karlardan

ama mutlaka sevinçle çıkılır, taş üstüne taş, baş üstüne baş koyulmuş avludan

en büyük kapmıştır gümüş lirayı, ortancaya sarı, ötekine 10 paralık bakırdan

ortası delik 2.5 kuruşluk, kolonya kokan ellerde mendil ve kavurga dolu torbanız

kara üzüm Urartu’dan, içinde kavrulmuş hayal, sütlü buğdayın çedene çıtırdaması

payına delikli gelen savurup attı kaderi, macunu yere düşmüşten teselli gördü

boyuna asılı torbalar ağırlaştı, para birleşti, mendiller çoğaldı, peynir şekeri de

sarı kırmızı dilimlerde dönen topa gidildi, siyah geldi, hacı baba yuttu basılanları

leblebi tozu, kabaralı topaç kâr idi yanlarına, ağır torbaları sürekli azalttılar

parasız kalındı, davulcu varmadan uzak akrabaya, ziyaret gölgeye yenilmeden

iştahla para beklendi şekerle doydu, dağıldı evlere umutsuz bayram çocukları

onları sevin, sayın, kaç kişi, tek tek bakın yüzüne, birikmiş umut verin onlara

sizin önemsiz saydığınızı, küçük dünyaların büyük beyinleri asla unutmuyor

sayıp döküyorlar bir bayram öncesi, gözlerinde ekran, ellerinde yaş, ağlıyorla

İ. Mısırlıoğlu
29/12/2006 İstanbul

bayram çocukları - 2

kimi yeni kıyafetli kiminde eskiliği pak belli,

kiminin ayakkabıları vurur ayaklarına yenilikten,

kiminde iyi boyanmıştır geceden, özenle saklanmış yara bereleri

durmaksızın el öper, şeker toplar, para umarlar ufak tefek cinsinden.

umutlarını hiç yitirmemekle ünlüdür bayram çocukları,

durmaksızın hareket etmeleri ondandır.

bayramda çocukların çoğu bayram çocukları,

çocuklar için her gün bayram değil, akıllı onlar.

bayramda özellikle fark edilmek isterler.

onları fark edin lütfen

bayram çocuklarını

İlhami Mısırlıoğlu

12 Ekim 2007, İstanbul

İsmet Tunç

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder