Bir kırsal kesim kadınından en çok duyulan cümle “ben bilmem, kocam bilir”dir. Neden bilmez? Kocası neden bilir? Nasıl bilmelidir? Bunlara verecek bir cevabı da yok. Aslında ne düşünmesine gerek var ne de fırsatı… Ömür boyu müebbet yemiş pasif bir varlıktır, yaşayan ama yaşadığından haberdar olmayan, birey olduğunun kanıtı olan “oy hakkı”nı bile erkeğin gösterdiği partinin sembolüne basan bir varlık…
Bilgi toplumuna geçtiğimiz 1950li yıllardan sonra dünya toplumlarında sürekli artan bir gelişim grafiği gözlenmiştir. Bu gelişimde muhakkak ki kadınların özümsenmeyecek derecede rolü ve etkisi vardır. Çünkü modern toplumlarda, kadın, erkekle eşit sorumluluk alarak o toplumun gelişim dinamiklerinde önemli roller üstlenir. Çünkü kol gücü yerine akıl ve mantığın ön planda olduğu teknoloji çağı, kadınların her türlü işte ve etkinlikte aktif rol alarak var olmasına olanak verir.
kadınların bu etkinliklere sahip olmaları elbet de kolay olmadı. Feminist öğretinin en ateşli savunucunlarından biri olan yazar Hannab Rachel Bell bu süreci Kadın İşi//Erkek İşi adlı kitabında şu şekilde yazıyor: "Sütyenlerimizi yakıyor, etek, ince çorap ve yüksek topuklu ayakkabı yerine pantolon giyerek her eşye meydan okurcasına uygun adım yürüyor, sadece erkeklerin girebildiği barları basıyor, üniversitedeki seçimlerde ağırlığımızı koyuyor, durmaksızın eşitli talep ediyorduk" diyor.
eğitim ortamının cesaretle birleşmesi meydan okuma şeklinde varlığını hissettirebiliyor. Ya ülkemizdeki eğitimden yararlanamayan kadınlar kendilerini ifade etmek için hangi yola başvursunlar? Onları nasıl tanımlamak gerekir? Burada en iyisi Nazım'a kulak vermek gerekiyor;
"...
Ve kadınlar
bizim kadınlarımız:
korkunç ve mübarek elleri
ince, küçük çeneleri, kocaman gözleriyle
anamız, avradımız, yarimiz
ve sanki hiç yaşanmamış gibi ölen
ve soframızdaki yeri
öküzümüzden sonra gelen
ve dağlara kaçırıp uğrunda hapis yattığımız
ve ekinde, tütünde, odunda ve pazardaki
ve kara sabana koşulan ve ağıllarda
ışıltısında yere saplı bıçakların
oynak, ağır kalçaları ve zilleriyle bizim olan kadınlar,
bizim kadınlarımız
..."
Kadınların nitelik ve sayısal oranda artması, günümüzde, özellikle siyasi alanda kadınların etkinliğini sürekli gündemde tutmuştur. Kadınlar seçme ve seçilme hakkına 1934 yılında sahip olunmuşlardır. Ülkemiz kadını birçok Avrupa Birliği ülkelerindeki kadınlardan önce bu hakkı elde etmesine rağmen, günümüzde kendi özgür iradesine göre siyasi tercihini yapamamakta, erkeğin denetim ve baskısında, yine erkeğin istediği parti, siyasi oluşuma oy vermekte ya da benzeri aktivitelere bu şekilde iştirak etmektedir. Bunun da en önemli nedenlerinden biri; feodal özellik gösteren ataerkil sistemin günümüzde toplumsal bir sorun olarak devam ediyor/ettiriliyor olması gösterilebilir.
Kadınların oy kullanmada kendi siyasi iradelerini yansıtamamalarının en başta gelen nedeni; erkekle eşit olmayan haklara sahip olmalarıdır. Erkeklerle eşit haklara sahip olduklarının farkında olmamaları onları pasifleştirmiştir. Bu olumsuz durum, ortaya erkekle eşit oldukları halde, onlarda, erkekle eşit olmadıkları düşüncesini doğurmuştur. Bu düşünce, erkeklerin yaratılıştan kadından üstün olduğu düşüncesi hâkim kılmış, dinden olmayan fakat dindenmiş gibi gösterilen kültürel öğeler kadının baskı altında kalması için kullanılan toplumsal yanlışlar olarak kalmıştır.
Kadının kimlik sorunu olarak ortaya çıkan kendini ifade edememe sıkıntısı onu evine ve erkeğine bağlı, mazbut bir varlık, iyi bir anne haline getirmiştir. Bu nedenle kadınlara yönelik yapılacak bilgilendirme çalışmaları; onlara herhangi bir baskı altında kalmadan, kendi özgür iradelerine göre seçim yapmalarına olanak verecektir.
Geleneksel kesim kadını, bireysel haklar adına neredeyse hiçbir konuda bilgi sahibi değildir. Bu bilgisizlik; dar bir dünya görüşü, olayları idrak edememe, çözüm odaklı düşünememe gibi kadını tamamen toplumsal ve sosyal bir varlık durumundan çıkarıp, günübirlik işlerin ehil kişisi yapmıştır.
Kadınlara yönelik yapılacak eğitim çalışmalarının en temel amaçları; demokrasi bilincinin aşılanması, kadın hak ve özgürlüklerin kadınlarca özümsenmesinin sağlanması; aile, birey, kadın-erkek eşitliği, bireysel yaşam, ataerkil sistemde kadının hakları, sosyal güvence gibi temel konularda bilgi vermek ve kadınların bilinçlenmesini sağlamak.
Kadına verilecek fırsatlar her şeyden önce demokratik bir ortamda kadınların onurluca bir yaşam sürmelerini sağlayacaktır. Kendisini yönetmesi için her türlü siyasal etkinlikte oy kullanmak zorunda kalan kadın, kendi tercihi yerine başkalarının tercihlerine uymak zorunda kalıyor ya da bu zorlamaya tabi tutuluyor. Kadına yönelik çalışmalar bu tür uygulamaların büyük oranda azalması ya da belirli bir seviyeye çekilmesi anlamına geliyor. Bu şekilde bilinçlenen kadın kendi tercihini yaparken ben bilirim diyebilecektir.
İsmet Tunç
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder