Perşembe, Temmuz 2

GÜNALTAY ATALAY VE KIRK ÜÇ YIL ÖNCE ERCİŞ /2

Günaltay Atalay’ın günlük yaşamın sosyolojisine ilişkin verdiği ayrıntılar toplumsal değişme için önemli birer olgu olma işlevini sürdürüyor. Kendi içinde kapalı değerlerle yaşam öğelerinde farklılığa gitmemiş bir şehirde, bilinçli olarak kimi uygulamalar sayesinde değişimin pozitif yönde olmasına uğraşılıyor. Öncelikle lise örneğine bakalım. Lisenin açılması Erciş ile dış dünya arasında önemli bir köprüdür. Buraya, kendi yaşam alanlarını terk etmiş öğrenciler öğrenim için geleceklerdir. Böylece değer yargılarında kimi değişimlerin kaçınılmaz ağırlığı hissedilecek ve hocanın ısrarla altını çizdiği gibi; kendisiyle yaşıt olmalarına rağmen kimi ileride savcı, müfettiş, öğretmen gibi, toplumda önemsenen görevlere geleceklerdi. Hatta çocukları bile olan öğrenciler işlerinin yanı sıra eğitimlerini de tamamlama özverisi göstermişlerdir. Lisenin bir diğer etkisi ise dışarıdan gelecek kişilerin birer model olarak kendilerini topluma kabul ettirmeleridir. Örneğin Günaltay Atalay’ın iyi yönde bilinçli olarak yaptığı toplumsal değişme için kimi noktalarda örnek olmak... Kişi (model olan) bunu bilinçli olarak yaptığının farkında değil ama öğrencilerin gelecekte bunun faydalarını göreceğini söylemekte ve onlarda seçiciliğin belirmesini istemektedir. Bu girişimin sosyal bilimlerdeki karşılığına değinmekte fayda var.

Yenilik bir toplumda iki şekilde meydana gelir. Birincisi, toplum dışından yani başka bir topluma ait kültür unsurunun aynen alınması, geliştirilmesi ya da kısmen değiştirilmesiyle alınıp topluma sunulmasıyla, kısaca ithal edilmesiyle (kültür alma); ikincisi ise başka bir toplumdan değil de, aynı kültür içinde bulunan bireylerin onu icat etmesiyle mümkündür. Böylece yenilik unsuru kültürel öğeler topluma entegre olma durumuna gelirler. Bu şekilde yeniliğin nasıl ve ne şekilde yeni toplumla bütünleşeceği; o toplumun değer ve normlarına uygunluğuyla, o toplumun yeniliğe açık olup olmamasıyla ya da yenilik önderi kişilerin ne derece çaba gösterecekleriyle ölçülecek bir süreçtir.

Yenilikler her toplumda heyecanla karşılanan olgulardır. Toplumu vereceği reaksiyonlar o yenilik unsurunun devam edip etmeyeceğini belirler. Kimi girişimcilerin yeni kültür öğesini benimsemesi ve onu kabul etmesi gerekir. Bu aşamadan sonra bu kültür öğesi grubun ya da toplumun diğer bireylerine sunulur ve kabul edilip edilmemesi süreci beklenir. Üçüncü ve son aşama ise bu kültür unsurunun bir süreliğine toplumda belirmesi, toplumla temasa geçmesi, topluma sunulmuş olması gerekir

Bu durumda Günaltay Atalay’ın giyim ve giyinme konusunda öğrencilerine model olması toplum için bir yeniliktir. “Yenilik ajanı” (müceddid) olarak değerlendirilen şahıslar toplumlardaki bu işlevi yerine getirmektedirler. Toplumun vereceği reaksiyona göre başarılı olup olmadıkları sonradan görülür.

Alman sosyolog Max Weber’le özdeşleşen “karizma” kavramı da bu esnada hatırlanması gereken bir olgudur. Kimi kültür örüntülerinin (yazıdaki konu olan giyim yani moda üzerinden değerlendirilecek olursak) toplumca kabul edilmesinde bu müceddidlerin yani yenilik ajanlarının karizmatik olmalarının önemli etkisi vardır (karizmadan kasıt günümüzde siyahlar giyip, gözlüklerle magazin dünyasına kapak olan ve yakışıklılığına ya da güzelliğine güvenip sansasyon yaratanlar değil). Özer Ozankaya topluma önderlik yapacak biri için şu değerlendirmeleri yapmaktadır: “Önderlik, bir toplumda ya da bir toplumsal kümede üyelerce gönüllü olarak izlenen bir kişinin ünü, gücü, ve/ya da toplumsal yeri dolayısıyla öncülük etmesi, eş deyişle yeni toplumsal biçimleri başlatabilmesi, başkalarının çabalarını yönetmesi, örgütlemesi, denetlemesi durumu ve /ya da süreci diye tanımlanabilir” (Ozankaya,1986:119). Günaltay Atalay’ın buradaki rolü de öğretmenliktir. Dolayısıyla göz önünde olduğu için toplumca izlenmesi olasıdır.

Moda kavramına önemli bir isimle nokta koyup Günaltay Atalay’ın günlüklerine devam edelim. Ünlü filozof George Simmel bu konuda anlatılmak isteneni “Modern Kültürde Çatışma” adlı eserinde şu şekilde ifade eder: “Modanın kendine mahsus uyarıcı, tahrik edici cazibesi, yaygınlığı ile mutlak geçerliliği arasındaki tezatta yatar: Bir yandan her şeyi kuşatıp yayılırken, öte yandan hızla geçip gider, insan modaya sadakat göstermemekte haklıdır. Belli bir toplumsal çevreye sıkı bir birlik kazandırması da, modayı cazip kılan bir diğer özelliğidir… Modanın bir diğer cazibesi de, üyelerini birbirini taklit etmeye sevk eden, böylelikle de her bireyi –gerek etik gerek estetik- her türlü sorumluluktan azat eden bir toplumsal çevreye dayanmasıdır. Üstelik bu özgün ayrımlar içerisinde, abartma ya da reddetme yoluyla, moda unsurları yaratma imkânı da sunar. Sonuçta moda, hayatın birbiriyle çelişen eğilimlerinin, toplumsal yollarla eşit bir şekilde nesnelleştiği yapı örneklerinden biridir sadece” (Simmel,2003134). Yapılan, modanın yardımıyla belli bir algı oluşturmaktır. Bu şekilde hocanın amacı öğrencilerin kendi farkındalıklarına varmalarını sağlamaktır.

(devamı üçüncü yazıda...)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder