60 darbesi sonrasında Menderes’in idamıyla kötüleşen durumun devamında, Türk siyasi tarihine muhtıra olarak geçen bir olay yaşanmıştır. Bu olay, Demirel’in başbakan olarak adalet partisinin hükümette olduğu, görevi bırakmak zorunda kalan bir süreçtir; 71 muhtırasıdır.
Türk silahlı kuvvetleri adına genelkurmay başkanı ve üç kuvvet komutanın imzasının bulunduğu muhtıra, cumhurbaşkanlığına, başbakanlığa ve meclis başkalığına okundu, akabinde birkaç saat sonra da Demirel hükümeti görevi bıraktı.
Okunan muhtırada göze çarpan ifadeler ise; parlamento ve hükümetin süregelen tutum, davranış icraatlarıyla toplumda anarşi, kardeş kavgası, sosyal ve ekonomik huzursuzluklara neden olduğuydu.
Bu dönemde Kongar’ın deyimiyle bütün tutum ve davranışlar sol görüşü susturmak içindi. Çünkü o dönemde “gelenekçi-liberaller” her türlü sol görüşü komünizmle eş görmeleridir. Diğer bir neden ise tarihsel olarak süregelen anlayışa göre, hükümete karşı olan her türü eylem ve tutum sol görüş olarak lanse edilmiş, sürekli her görüşün komünizle eş tutulmasıydı. Hükümet karşıtıysanız kesinlikle komünistsiniz anlayışı hakimdi.
1950’den önce cumhuriyet halk partisi, demokrat parti’yi komünistlikle suçlarken, 1950’den sonra da demokrat parti, cumhuriyet halk partisini komünistlikle suçlamıştır.
Türk silahlı kuvvetlerinin içerisinde beş general ve on albay muhtırayı izleyen günlerde görevlerinden emekliye ayrıldılar. Gerekçe ise bunların “devletçi-seçkinci” cephenin sol kanadını oluşturan devrim grubu yandaşlarıydı.
Sonraki günlerde CHP’den ayrılan Nihat erim hükümeti kurmakla görevlendirildi. Çünkü asker hükümetin bağımsız olabilmesi için mevcut partilerden birinin başbakan olamayacağı kanaatindeydi. Böylece sahneye Ecevit çıkacaktı. CHP, erim hükümetini destekleme kararı alında “ortanın solu” akımının önderi ve partinin genel sekreteri Bülent Ecevit görevinden ayrılmıştır. Bunun ardından bir televizyon konuşması yaparak 12 mart muhtırasının, kendisinin ve arkadaşlarının savunduğu sol görüşü yıkmak için yapıldığını söylemiştir. Ecevit TSK’nın siyasete girmesine şiddetle karşı çıkarken, muhtıranın kendisine yöneltildiği Demirel ise bunu kabullenircesine bir tutum içerisindeydi.
Tarihe CHP ve ordu dayanışmasının bir göstergesi olarak not düşürülen bu tutum, bugüne de değin insanların akıllarında bu ikiliyi hiç ayrı kefeye koymayacaktı. Ecevit, CHP’den ayrılarak yeni bir yaklaşım ortaya çıkmıştır; “devletçi-seçkinci” yaklaşım, CHP’de yerini “halkçılığa” bırakıyordu. Bu nedenle ordunun siyasete karışması halk egemenliğine karşı bir saygısızlık olarak görülüyordu. Ecevit ve arkadaşları “devletçi-seçkinci- yaklaşımı yadsıdıkları için, ordunun tepeden inme davranışı ile işbirliğine giremezlerdi.
Sonraki süreçte baskı ve özgürlüklerin kısıtlanması dönemi başladı. Erim hükümeti birbirine ters görüşte “beyin takımı” adını alan bürokrat ve teknik elemanlardan dolayı zaman zaman sarsıldı. Daha sonra sol eğilimli bakanlar görevden ayrıldı. Erim, hükümeti ikinci kez olarak (birincisi 26 mart 1971) 11aralık 1971 yılında kurdu. İşler ağır aksak da olsa yürüdü. Eğilimler siyasal yelpazede menfaatleri gözeterek, siyasal çizgi değişimleri de gözlenerek değişti. Sonunda erim hükümeti önemli bir iş yapamadan 17 Nisan 1972 yılında görevden ayrıldı.
Sonrasında üçüncü kabine Ferit Melen (1906-1908) tarafından kuruldu. Cumhurbaşkanı Sunay, ilkin Ürgüplü’ye hükümeti kurma yetkisi verdi ve Ürgüplü’den gösterdiği kişilere bakanlık vermesini istedi, bu gerçekleşmeyince de Ürgüplü’nün kabinesini onaylamadı. Böylece melen hükümeti görevi üstlendi.
Böylece siyasal yelpaze bir kesimin isteği, diğerinin arşı durması, bir başka kesimin kullanılması şeklinde sürüp gitti.
Oral Çalışlar’a göre; 60’lı yılarlın sonunda görülen “siyasal İslamın” sola karşı kullanılması, 1971 askeri darbesinde de bir strateji olarak topluma egemen oldu. (Çalışlar:1995:32).
İsmet Tunç
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder