O dönemin toplumsal yaşamında kadının yerine de bakmakta fayda var. Genel olarak ataerkil duruşun baskın olduğu toplumumuzda, o dönem bu ağın daha sıkı örüldüğünü görmekteyiz. Yakın zaman kadar, Günaltay Atalay’ın anılarında değindiği türden karakterlerle karşılaşmak mümkün idi. Kadınların kendi dünyalarında yarattıkları ve toplumca da uygun görülen rolleri vardı. Her nasılsa bu rolden kopuş uzun zaman önce yaşanmışsa da, kendini o dönemin psikolojisinden soyutlayamayan yaşlılarımız mevcut.
“Güzel bir bahar sabahı, okula gitmek için evden çıktık. Musa, kendi okulunun yolunu tuttu, ben de bir başka yolu… Karşıdan kara çarşaflı, peçeli, yalnızca gözleri açıkta bir kadın, yoldan rahat geçsin diye yolun tam sağına vermiştim kendimi, geçiş anında aramızda en az
Böylece batılı birinin iç çekmelerini doğuda duyumsamasına şahit oluyoruz. Esasen toplumsal yapının, kendine, sığ suları içinde geliştirdiği ataerkil ağ, kadının din eksenli yüklendiği misyonu da düşününce bize normal gözüken ama hocaya farklı ve yadırgayıcı gelen bir tablo ortaya çıkmaktadır.
Bir başka ayrıntı da, hocanın atandığı ilk yıl olmasına rağmen kendi tecrübesizliğini kabul etmesidir. Şöyle ki; O dönem memurları fırsat buldukça bir arada bulunmaya gayret ederlermiş. Günaltay Hoca, da özellikle İş Banka’sının müdürüyle ve dönemin Cumhuriyet Savcısı Ziya Bey ile yakın dostluk kurmuş. İş Bankası’nın müdürü Hüseyin Gündüz Bey oldukça kendisini geliştiren biriymiş. İki çocuğu Günaltay Atalay’ın öğrencisi olduğu için evde sürekli ondan bahsetmişler. Babaları da merak edip hocayla tanışır, onunla yakından ilgilenir, aralarından dostluktan öte bir dayanışma başlar. Günaltay Atalay, Hüseyin Gündüz Bey’den çok şey öğrendiğini söyler. Bir de hocanın savcı Ziya Bey’den önce/sonra diye hayatını iki kategoriye ayırması var. İşte gerçek bir yaşam kesiti. Ders verirken bir anda ders alan da olabilirsiniz. İçten, samimi bir yaklaşımla, üstelik branşı edebiyat olan bir öğretmene edebiyat dersi vermek çok farklı olsa gerek. Ama karşısındaki bunu anlatacak olgunluğa sahipse, diğeri de bunu alabilecek kadar mütevazılık gösterirse unutulmayacak bir anı ortaya çıkar. Bundan sonrasını Günaltay Atalay’ın anılarından devam edelim.
(devamı yedinci yazıda...)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder