Perşembe, Temmuz 2

GELENEKSEL KESİMDE KADININ EKONOMİDEKİ ROLÜ VE TOPLUMSAL STATÜSÜ

Geleneksel diye tabir ettiğimiz kesim; kırsal yaşam biçimine sahip ve genelde tarım ve hayvancılıkla geçinen halkı ifade etmektedir. Geleneksel kesim ailesinin genellikle aynı bakış açısıyla değerlendirilmesinin temel nedeni; hayat standartlarının altında yaşam savaşı vermeleridir. Bu durumda gerek erkek gerekse kadın ekonomik anlamda kaygı duyarlar. Bu kaygıyı gidermek ataerkil toplumlarda erkeğin işidir. Bunu yanında kadın da ekonomide belirleyici bir faktör olarak ev ekonomisine katılır ya da kimi yerlerde buna zorlanır.

Özellikle ekonomik anlamda kadının etkinliği dünyanın hemen her yerinde benzerlik gösterirken, toplumdaki sosyal statüsü önemli derecede farklılık gösterir. Bunun temel birkaç nedeni; o toplumun politik, sosyo-kültürel, dinsel, ekonomik, eğitim gibi yaşamı düzenleyen faktörlerinin farklılığıdır. Özellikle o toplumun dinsel yapısı kadının toplumdaki yerine önemli derecede etki eder, çünkü dinsel kurallar kadın erkek arasındaki çizgiyi kesin olmasa da önemli derecede belirtmiş, kadın-erkek ilişkisinin temel alındığı eşitlikçi aile yapısının ortaya çıkmasına engel olarak, erkek otoritesinin kesin olarak ortaya çıkmasına ve o topluma yerleşmesine neden olmuştur. Başat faktörün erkek olduğu bir toplumda kadın her zaman erkeğin gölgesinde yaşamaya mecbur kalmıştır, bunda kadının ekonomik olarak erkeğe bağlı olması en önemli etkendi

Dinsel ve diğer belirleyici faktörler kadar, yaşanılan coğrafyanın da kadının toplumdaki yeri ve rolü üzerinde etkisi vardır. Yerleşimin kırsalda olduğu bölgelerde gerek hava şartları gerekse yiyecek elde etmekteki zorluklar erkeğin daha sert bir kişilik kazanmasına neden olur. Bu da erkeğin ev yönetiminde daha otoriter olmasına yol açarken, kadını daha fazla baskı altında tutar ve bir anlamda kadını pasifleşmesine neden olur. Erkek çocuğu, yetişkinliğe gelinceye kadar ki süreçte ev ekonomisine özellikle tarım alanlarında, hayvanların beslenmesi ve bakımında aktif rol oynar. Kış aylarının çetin geçtiği bölgelerde özellikle hayvanların bakımı ve besin temin etme oldukça güç şartlarda yapılır. Erkeğin küçük yaştan itibaren bu ve benzeri temel görevler üstlenmesi, onun yetişkinlik sürecinde gittikçe daha sert bir kişilik kazanmasına neden olur. Ev yönetiminde daha otoriter, daha bir şiddet unsurları içeren hal ve hareketler sergiler. Daha kavgacı bir kişiliğe bürünür, çünkü mevcut şartlar bunu gerektirdiği için ve eğitimin tam anlamıyla uygulanmamasından kaynaklanan kişilik gelişimindeki bozukluk ve aksaklıklar, özellikle zor şartlarda yaşayan bu yörelerde erkeklerin kadınlara hiçte insancıl olmayan bir şekilde davranmalarına neden olur. Bu yörelerde kadın genellikle mutlak erkek egemenliği altında yaşar. Bu durum yaşlılık dönemine doğru değişim gösterir, çünkü yaşlanan baba yerini genellikle olağan bir durum olmazsa en büyük oğluna bırakır. Yaşlanan kadınlar, biraz daha rahat hareket ederler ve erkeklerin yanında önemli kararları tartışmakta bir sakınca görmezler ve genelde söyledikleri sözler erkeklerinkiyle bir tutulur.

Çok kadınla evliliğin olduğu toplumlarda evin birinci hanımı genelde toplumsal olarak herkesçe kabul edilen erkeklere özgü özelliklere sahiptir. Erkekler meclisinde oturur, onlarla tartışmaktan çekinmez hatta geleneksel kesimde çok yadırganan bir durum olan kadının sigara içmesi durumu onun için geçerli değildir. Bu durum çoğu ailede evin en yaşlı kadını için de geçerlidir.

Kadın, geleneksel kesimde her ne kadar ikinci planda görülse de gerçekte evin ekonomik olarak yönetilmesi tamamen olmasa da kısmen onun elindedir. Evin ihtiyaçları kadın tarafından belirlenir, erzaklar dönemlik olarak erkek tarafından temin edilir, kimi zaman bu alımlar yılda bazen bir kez yapılır. Evin hemen her türlü ihtiyacı karşılanır ve yiyecekler tamamen kadının denetimi altındadır. Kadın savurganlığa karşı son derece dikkatlidir. Dikkat edilmeden yapılan yiyecek tüketimi planlanan süreden önce biterse ek geliri olmayan ya da herhangi bir birikimi olmayan ev halkı zor günler yaşayabilir. Erkek kadın gibi evdeki önemsiz görülen ama gerçekte büyük bir önem teşkil eden yiyecek kullanımı konusunda hassasiyet göstermez, çünkü kadın bu zamana gelinceye kadar yani evlenmeden önce bir evin ekonomik olarak asıl idare edileceğini annesinden öğrenir. Anne bilinçli olarak mutfaktaki her türlü detayı kıza küçük yaştan itibaren öğretir. Evlenme yaşı gelen genç kız yeni evinde bu detaylara dikkat ederse kısa zamanda aile içindeki saygınlığını en üst seviyeye çıkarır çünkü geleneksel kesimde gelinin geldiği eve bolluk ve bereket getirdiğine inanılır. Savurganlık yapan gelin o ev için felaket demektir.

Temelde kadının başlıkla alınması, güzelliğiyle pek doğru orantılı değildir. Her ne kadar ki, güzellik önemli ise de temelde kızın çalışkanlığı ve gündelik işlerdeki becerikliliği temel koşul sayılır. Kızın babasının toplumsal statüsü burada çok önemlidir. Toplumda sözü dinlenen, kendisine saygı duyulan, mal-mülk sahibi bir kız babasının alacağı başlık parasıyla; orta halli birinin alacağı başlık parası aynı değildir. Yüksek miktarda başlık parası veya değerli mal karşılığı gelin gelen kız ailelerin mevcut birey sayıları potansiyelini büyük oranda değiştirecektir. Bu yöndeki münasebetler kesinlikle düğünle sınırlı kalmayıp toplumsal olarak oluşacak, iştiraki gerektirecek her durum ve ortamda birlikteliği özel durumlar dışında mecburi kılar. Bu durumlar sünnet, düğün, kavga ve benzeri tatsızlıklarda destek çıkma şeklinde sıralanabilir. Dünür olan aileler çevreye de bir anlamda mesaj da vermiş olurlar, herhangi tatsız bir durumda yalnız olmadıklarını, belli bir gücün arkalarında olduğu mesajıdır bu. Bu ve daha sıralayamadığımız daha pek çok neden o toplumun kadına ve kadın gerçeğine yaklaşımını belirler.

Kadının şiddete maruz kalmasının en önemli nedeni az önce açıklamaya çalıştığımız gerçekler ışığında aranmalıdır. Çünkü bu düşünceyle yetişen nesiller kadını tamamen egemenlikleri altında, istedikleri gibi muamele edebilecekleri, belki de yıllarca topladığı mal varlığının elinden kayıp gitmesine neden olarak gördüğü kadını, en küçük olumsuzlukta elindeki başlık kozu sayesinde dövmekte, hırpalamakta çoğu zaman ona önemli kararlarda söz hakkı dahi vermeyerek bir anlamda ailedeki otoritesini başlık sayesinde meşrulaştırmaktadır. Şehirleşmenin giderek artmasıyla bu “feodal dönem kalıntıları” uygulamalar yavaş yavaş değişmektedir. Kadının kendisini toplumun bir bireyi olarak görmesi bu çağ dışı uygulamaları büyük oranda azaltmıştır. Yıllarca tanık olduğumuz hoş olmayan kadına yönelik şiddet büyük oranda eğitimsizlikten kaynaklanmaktadır. Söylenen her şeyin koşulsuz kabul edilmesi, sorgulanmasının tabu olduğu düşüncesi, yıllarca yapılan yanlışların sorgulanmasını, araştırılmasını engellemiş; bilim ve teknolojik alandaki gelişmeler, insanları yeni arayışlara yönlendirirken; yıllarca yapılan yanlışların da sorgulanması, düzeltilmesi gereğini ortaya koymuştur.

Hayvancılık ve tarımla geçinen yörelerde, kadın elinin değmediği bir işten söz etmek nerdeyse imkânsızdır. Evde beslenilen hayvanların bakımı erkekle birlikte yapılır kimi zaman da erkeğin evde olmadığı zamanlarda bu iş genellikle kadının omuzlarındadır. Kışın evde beslenilen hayvanlar baharın gelmesiyle yaylaya çıkarılır, uzun süre yaylada tutulur. Burada da erkeğin en büyük destekçisi ve yardımcısı yine kadındır. Kadın hayvanlardan sağlanan besinin bir kısmını ev için ayırırken, bir kısmını da pazarda satması için kocasına verir. Hatta kadın bunların fiyatlarını çoğu kez kocasına defalarca tekrarlar ve malın ya da besinin değerinin altında satılmamasını tembihler, çünkü erkekler pazarlık konusunda pek sabırlı olmayıp bazen malın ya da besinin asıl fiyatı üzerinde fazla durmazlar. Böylece ev ekonomisini erkekle beraber kontrol eder ve daha da gelişmesini sağlar. Kadın bu benzeri işleri hiçbir zaman bir zorunluluk ya da başka bir şekilde söylemek gerekirse kendisini buna mecburi hissetmez, kadın psikolojik olarak kızlık zamanlarından yetişkinliğe gelinceye kadarki süreçte kendisini bu işler içinde bulduğu için bunu doğal bir olay olarak kabul eder. Ev onun için sadece kocanın ekmek getirmekle yükümlü olduğu, sadece erkeğin olmadığı zamanlarda koruyup kollayacağı bir yer olmaktan ziyade, evin gelişmişliği için kendisinin de mutlaka katkısın olmasını istediği -daha bir kutsallık taşıyan- bir yerdir.

Kız çocukları ergenliğe hatta bu döneme gelmeden bile ev işlerinde aktif şekilde çalışmaya başlarlar. Bu durum yadırgayıcı sayılmaz çünkü yaşam koşulları bunu gerektirir. Ekonomik olarak kendi kendine yetinemeyen toplumlarda kadınlar kimi zaman erkeklerin yüklendikleri kadar sorumluluk yüklenirler. Bu durum ilkin bir mecburiyetin ötesine geçmezken daha sonra kültürel bir kabul olarak görülür. Herkesin hemen aklına gelecek bir örnek verirsek; Karadeniz’de dik yamaçları kadınların nasıl oluyor da sırtlarında kimi zaman elli hatta altmış kiloya varan ağırlıkları taşıdıklarını hepimiz hayretle görmüşüzdür. İlkin bunun tamamıyla erkek işi olduğu aklımıza gelir, ama Karadeniz erkekleri çoğunlukla iş umuduyla şehir dışına hatta yurt dışına çıktıklarından bu ve benzeri zor işler tamamen kadınların omuzlarına bindi. İlkin mecburiyetten kaynaklanan ama zamanla kültürel bir özellik kazanan bu durumun, artık herkes tarafında bilindiği aşikâr. Hatta günümüzde erkeklerin kahvede boş vakit geçirirken kadıların dik yamaçları çıktıkları bugün için artık bilinen bir gerçek.

Kırsal kesim kadını hayatlarından şikâyetçi olmanın pek de yarar getirmeyeceğinin farkında, çünkü mevcut aile otoritesine başkaldıracak ne bir desteğe sahipler ne de haklı gerekçelerlini anlatabilecekleri bir özgüvene. Bugün için yavaş yavaş değişen kaderlerinin gölgesinde daha rahat bir hayat sürmenin çabası içindeler. Bu şansı yakalayamayanlar ise şehirleşmenin getireceği olanakları daha çok bekleyeceğe benziyorlar. Kırsal kesimde hayat standartları geliştiği zaman geleneksel yolla yapılan her türlü uygulama yavaş yavaş değişikliğe uğrayacağa benziyor. çünkü ekonomik kaygıyla kadının çalıştırılması ya da kadının çalışmayı kendine görev bilme düşüncesi değişecektir. O zaman kadın ekonomik boyuta farklı açılardan yaklaşma eğilimi gösterecektir. Eğitim olanaklarının iyileşmesi sonucu, fiziksel güce dayanan ekonomiye katkı, ekonomik özgürlüğün kazanılmasıyla farklı alanlarda ve tabi ki farklı biçimde olacaktır.

İsmet Tunç


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder