Oryantalizm, batılı düşün adamlarının doğuyu anlamak için verdikleri çaba sonucunda ortaya çıkan “izm” lerden biridir.
Oryantalizmin ortaya çıkışıyla; yalnız batılı doğu(lu)yu anlamakla kalmamış, aynı zamanda doğulu aydınlar da batıyı tanıma ve batıya yaklaşma fırsatı bulmuşlardır. Bu yakınlaşmayla “modernleşme” adına ilk temeller atılmıştır. Bu, batının ekonomik, sosyo-kültürel, siyasal sistemini anlama ve hayatına idrak etme anlamı da taşıyordu.
Doğu ile karşılaşan ilk batılı güçler Avrupalılar ve Akdenizliler olmuşlardır. Osmanlı o dönemler doğunun en büyük ve en güçlü temsilcisi sayılıyordu. Özellikle Osmanlı’ya düşman olan Portekiz ve İspanyollar için oryantalizm, bir tür korku ve nefret düşmanlığı şeklinde gelişmiştir. Buna karşın Avrupa’da oryantalizm, bilimsel temellere dayalı ve entelektüel faaliyetler içinde gelişmiştir.
Osmanlı ve İslam konulu ilk incelemeler Almanya ve Avusturya’ da yayınlanmıştır. Bunlar ilk ciddi eleştiri yazıları olmaları açısından önem taşımaktaydılar. Dede Korkut’tan Evliya Çelebi’ye kadar bir çok doğu el yazması eser batılılarca tercüme edilmiştir. Hatta o denli etki bırakır ki, bu Geothe gibi önemli edebiyatçıların da eserlerine yansımıştır. İlk başta başlayan kültürel keşif çalışmaları, sömürgeciliğin sistematikleştirilmesiyle batıda kurumsallaşır. Oryantalizmin ilk kurumsallaştığı ülkeler Fransa ve İngiltere olur. Bu ülkeler İslam ülkelerini birer birer sömürgelerine alırlar. 18. yüz yılda başlayan bu süreç, yaklaşık 150 yıllık Fransa-İngiltere hakimiyetinin doğmasına neden olmuştur.
Edward Said, oryantalizmi sömürgeciliğin bir niteliği olarak niteler. E. Said’ e göre bilimsel bir etkinlik olan oryantalizm, batının iktisadi olarak gelişmesiyle doğuyu anlamanın bilimsellik temellerini yitirmesine neden olmuş ve sömürü şeklini almıştır.
19. ve 20. asırlarda Doğu adına hemen hemen bilinmeyen hiçbir sır kalmamış gibidir. Batı’nın geliştirdiği sosyal bilimler, doğuyu her şeyiyle gün ışığına çıkarmıştır. Doğu’ nun bilinen yeni ve eski kültürleri, başta antropoloji ve sosyoloji olmak üzere bir çok sosyal bilim dallarınca incelenmiştir.
1789 yılındaki Napolyon’ nun Mısır seferi, W. Benjamin’ e göre; bekli de Paris’ i 19. yüz yılın büyük bir bölümünde oryantalizmin merkezi yaptı. Çünkü Napolyon yanında götürdüğü bilginlerle doğu hakkında çok ayrıntılı bilgileri elde etmiştir. Hatta bu bilginlerden biri olan Champollion, Mısır’ın gizlerinin çözümünde anahtar rolü oynayan hiyeroglifi çözerek Paris’e dönmüş (1852) ve bu konudaki bilimsel araştırmaların temelini atmıştır. Kurulan enstitüler Rifat Tahtavi gibi önemli düşünce adamlarının okulu olmuştur.
Daha sonraki dönemlerde antropolojik araştırmalar artmış, doğuda birçok dil ve kültür keşfedilmiştir. Filologlar (dilbilimciler) artmış, doğunun bütün “giz”leri batılılarca açığa çıkarılmıştır. Edward Said, bu çalışmaların batılılarca ne denli ileri taşındığını şu ifadelerle dile getirmektedir: “ …Batının bilginleri, askerleri ve yargıçları; tarihi, ırkları ve unutulmuş kültürleri yeniden yeryüzüne çıkardılar, yaşayan Doğuluların dahi anlayamayacakları biçimde bunları ileriye götürdüler. Klasik Doğu’yu yeniden yarattılar ve modern doğunun hizmetine soktular” der.
Edward Said’in de dile getirdiği gibi Doğulular bile Batılıların kendi kültürlerini bu denli açık-seçik şekilde betimlemelerini anlayamamışlar. Bu farkında olmayışlık, Doğulu Arap aydınların bilimsel temelli batı araştırmalarının etkisinde kalmalarına neden olmuştur. Rifat Tahlavi, Muhammed Kûrdavi, Butros el Bustani, gibi Arap aydınları, Fransız kaynaklı oryantalizmin etkisinde kalanlardan bir kaçı sadece.
Doğuyu anlama çabaları içinde bulunan Batılılar Türkoloji kürsüleri de kurmuşlardır. Osmanlı milliyetçiliği ile Türk milliyetçiliğini araştırmışlardır. 1795 yılında Paris’te Türkoloji bölümü kurulmuştur. Doğuyu çözmeye çabalayan Batılılar, Afrika’dan Asya’ya kadar en ücra bölgelere dahi ulaşmışlardır. Bu halkların dinlerini, dillerini, ırklarını, sosyo-ekonomik ve kültürel yapılarını, siyasal yapılarını mercek altına almışlardır. Avrupalıların bu çalışmalarla kendilerini üstün millet olarak görmeleri sonucunda Doğulu aydınlar Batılılara özenmiş ve modernizm söylemlerinde bulunmaya başlamışlardır. Bu şekilde söylemler onları Batılılara karşı ezik ve mahcup bir duruma itmiştir. Batı sanatta, fikirde, estetikte, edebiyatta ve siyasal olarak en üst konumda bulunmaktadır. Doğu, Said’in deyimiyle Batı'nın gücünün, iktidarının gücüyle çizilmiştir.
Batı, doğuyu kültürel keşifle gün ışığına çıkarmıştır. Mahremiyet duygularının ortadan kalktığı ve bütün gizemiyle batının önüne serilen Doğu; sonuç olarak kendini siyasal bir çıkmazda bulacaktır.
İsmet Tunç
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder