Perşembe, Temmuz 2

Dünden Bugüne Erciş Üzerine


İnsanlar en çok geçmişleriyle gurur duyarlar. Geçmiş, bir ulusun, bir toplumun ya da bir topluluğun tarihsel serüvenini anlatan bir filmdir. Senaryosuyla, yönetmeni, oyuncusu, dekoru ve figüranıyla; bu film, o toplum için bir gerçeklik, bir anlayıştır ve aynı zamanda bu toplum için bir ayna görevi görür. “Geçmiş güzeldir” derken, bugüne gelinceye dek yaşananlar, bizleri ve gelecekte olacak insanları ilgilendiren koskoca bir bütündür. Bu bütün geçmişin tüm yönleriyle gösterime girmesidir. Bu zaman önce gösterime giren bir geçmiş var; “Dünden Bugüne Erciş”…


Selahattin Koşar emekli bir öğretmen. Öğretmenler bir toplumun gerçeklikleriyle karşılan meslek gurubundan. Kabuğuna çekilmiş, sadece kendisine yüklenen görev dışına çıkmayan, işi okulda başlayıp okulda biten bir öğretmen, kısaca “tipik memur” olanlardan değil Tam otuz yılını verip derlediği bilgileri bir kitapta toplamış. Bize bizi ve geçmişimizi bir nebze olsun anlatmaya çalışmış. İnsanların belli süreliğine kaldıkları bu yeryüzünde, ölmeyecek bir eser bırakmanın haklı gururunu yaşıyor ve bunu yaşamakta da haklı. (Sayın hocamın geçmişi, anlayışı ve kitap hakkındaki görüşlerini başka bir yazıya bıraktığım için şimdilik sadece kitap ile ilgili yazacağım)


Kitapta göze çarpan ilk özellik yoğun belge taranmasına ayrılan emek. Bir kitabı güvenilir kılan en önemli unsur kaynak göstermedir. Kaynak göstermenin diğer bir ifadesi referanstır yani danayak, görüşüne başvurmak... Kişi bilgilerinin doğruluğundan emin olmak için daha önce söylenen, ifade edilen, bir yerlerde yazılan, duyurulan benzer kaynaklara yönelir, onları tarar, konusuna göre tasvif eder ve görüşüne uygun olanı ya da tezini destekleyen ifadeleri yazısında kullanır. Bu şekilde eskilerin deyimiyle “haybeden atma” gafletinden de kurtulmuş olur. Bu işlem, bilimsel çalışmalarda en önemli kaygıdır. “Bilimsel kaygı”nın olmadığı çalışmalar dayanaktan yoksundur. Kişiler daima şu soruyu kendilerine ya da yazara sorarlar: “neye göre?”.


Selahattin Koşar emeğin hakkını veren biri. Yıllar önce yazılan yazılarından ya da çalışmalarında, çok sonradan bunlarla başka yazılarda karşılaştığında bunların orada kullanıldığını ve hatta o zaman, bizzat kendisinin yaptığı yazım ya da ifade yanlışlarının bu yazıda da aynen geçtiğini görüyor. Demek ki birileri bunu kullanmış fakat kaynak göstermemiş. Kitapta bu yoğun uğraş göze çarpıyor. Bir bakıyorsunuz çok eskilerden bir ifadeyi o günün kaynaklarından derlemiş ve bize en yalın haliyle ulaştırmış. İnsan geçmişin içinde geçmişi okuyunca, o döneme ilişkin fotoğrafları görünce tebessüm ediyor.


Kitap, Erciş’i bir bütün olarak ele alma kaygısıyla yazılmış. Böyle olunca tüm maddi ve manevi öğelerin kitapta buluşması biraz zor olmuş. Haliyle, birçok bölüm sonradan kitaptan alınmış. Kitaptaki mevcut bölümler yine de Erciş hakkında yeterli bir bakış açısı kazandırmaya yetiyor.


Kitapta bazı ifadelerle ilk kez karşılaşıyoruz. Bunlar bazı söylenceler, kültürel maddi öğeler kitabı ve unutulmaya yüz tutan günlük yaşam öğeleri. Özellikle orta yaş ve üzerindekilerin kitabı okurken eskiye dair çoğu şeyi anımsadıklarını görür gibi oluyor insan. Yeni kuşak gençlerin bunlardan haberdar olması için kitabı okumaları tavsiye olunur. Bireyselliğin yaşam tarzı olduğu günümüzde, toplumsal algılardan haberdar olmayan gençler, nelerden yoksun kaldıklarını bu şekilde görebilirler.


Kitabı çekici kılan unsurların başında fotoğraflar geliyor. Fotoğraf geçmişin mumyalanmış halidir diyebiliriz. Değişime karşı bir direniştir fotoğraf. O anın hafızada kaydedilmesi, değişen ne varsa ona karşı direnmesi ve aslında bunun fotoğrafın umurunda bile olmamasıdır. Sadece önemli olan o andır, siyah beyaz haliyle, o tebessümüyle, yırtık elbiseli insanlarıyla, ayakkabı bağcıkları, botları, yelekli ceketleri, köstekli saatleri ve daha nicesiyle… Bir tarihin kaydı bu fotoğraflarda gizli. Bu kitabın bilimselliği ve titizliği daha çok buradan kaynaklanıyor. Her bilgi yazınsal ve görsel öğelerle pekiştirilmiş. Kenan Aşçıoğlu, Ali Dağer, Nihat Çavuşoğlu, Zafer Büyükaslan, Foto Aydın ve yazar Selahattin Koşar kitaptaki fotoğrafların sahipleri. Geçmişten geleceğe bir renk cümbüşü oluşuvermiş böylece. Bizlere de, içimizden, emeklerine sağlık demek kalıyor…


Otuz yıllık bir birikimin bir yazıda aktarılması elbette kolay ve yeterli değil. Her Ercişlinin gururlanacağı bir kitabı var. Bu eser, bundan sonra yapılacak çalışmalara dayanak olacağı kadar, ulusal bazda kullanılacak önemli bir kaynak eser aynı zamanda. Birçok kurum, kuruluş, önemli devlet ve bilim adamlarından alınan önemli eleştiriler de kitabın değeri konusunda insana bir fikir veriyor.


Erciş’in tarihsel geçmişini, yöneticilerini, saz ve söz sanatçılarını ve bunların eserlerini, sosyal normlarını, önemli folklorik özelliklerini, basın ve yayın hayatını… kısaca “dünden bugüne” Erciş’i görmek için hadi buyurun içeriye! Hayırlı okumalar efendim.


İsmet Tunç

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder