Perşembe, Temmuz 2

Ramaz Ayında Erciş

Dini görevler söz konusu olunca toplumsal psikoloji de bir anda yerini farklı bir yapıya bırakıyor. Bu farklı yapı bir örtü gibi toplumun tüm kesimine sinen ve herkesi etkisi altına alan bir olgudur. Burada dikkatimizi çeken iki nokta olmalıdır. Bunlar “zihinsel tutumlar ve davranış örüntüleri”dir. “Zihinsel tutum” inancı (iman-itikad), “davranış örüntüsü” de ritüeli (ibadet-ayin) işaret eder. Tüm insan toplumlarında bu iki olguya rastlamak mümkündür. Farklılık olarak bilinenler izlekler sonucunda yerleşmiş ve kültürel olarak kendini kabul ettirmiş birer fenomendir. İnsanın inancı gereği bunların her zaman içten gelen bir duyumsamayla yerine getirme -vicdani- zorunluluğu ortaya bahsettiğimiz bize özgü toplumsal psikolojiyi çıkarmaktadır. Bu psikoloji kısaca öğretilere uygun hareket etme gereğini açığa vurur. Bu nedenle Erciş’in günlük yaşamında Ramazan ayı öncesi ve sonrası olarak kategorize edilecek bir ayırıma gitmekte fayda var.

.İki farklı Erciş olgusu az çok gözlem yeteneğine sahip bir kişinin rahatlıkla görebileceği bir olgudur. Ramazan ayından öncesi günlük yaşamlarda herkesin algılarında yer edinen Erciş günleri bulunur. Bunlar olağan sayılan ve insanı farklı değerlendirmelere götürmeyen ayrıntılardır. Oysaki Ramazan ayıyla birlikte ilçe silueti değişir. Bir anda değişik insan tiplemeleriyle karşılaşırsınız. Açlığın verdiği ruhsal çöküntü bazılarının yüzlerine farklı yansıyınca sessizlik günlük yaşamın vazgeçilmezi olur. Seyyar satıcılar fazla bağırmaz, halkın da evinden çıkmadığı görülür. Şöyle iftara yakın alış verişler yapılır ki, o da zamanı öldürme amaçlıdır.

Ramazan ayında her caddede ve köşe başlarında görmeye alışkın olduğumuz kahvehanelerin kapanmış olduğunu ve birkaç küçük değişiklikle buraların hemen manava dönüştürüldüğünü görürsünüz. Böylece kısa sürede farklı bir iş kolu geliştirilmiş olur. Erciş’te neredeyse bir sektör haline gelen çiğköfte de Ramazan ayının milli gıdası olmaya aday. Sermaye gerektirmeyen bir iş olduğu için çoğu kişi çiğköfteciliği iş alanı olarak seçer. Neredeyse sembol hale gelmiş isimler bile kendince nam salmış gözüküyorlar. Bunlardan biri seyyar arabasına “belediyeden onaylı çiğköfteci” afişini yapıştırıp işini tescilleştirme maharetini bile göstermiş. Ya da “Ninja’nın yeri” afişi gibi ilgi çekmeyi başaranlar da mevcut. Ramazan ayında bir diğer göze batan iş kolu da tatlıcılık. Sofralar kurulurken üç şey eksik edilmemeye çalışılır: çiğköfte, halka ya da tulumba tatlısı ve kola. Bazıları olayı fazla abartıp koli halince aldıkları kolaları bu ay boyunca tüketirler. Kola içmek Bir şekilde kültürel algı haline gelmiş. Ramazan ayı bittikten sonra bu üçünü unutup bir dahaki Ramazan’a kadar hatırlamayan aile sayısı oldukça fazla.

Erciş’ten nispeten daha gelişmiş ve insanların daha geniş bir sosyal çevre içinde bulundukları şehirlerde Ramazan ayı farklı etkinliklerle kutlanır. Bu kutlamalar genelde iftardan sonra yapılıp biraz da yerel yöneticilerin halka şirin gözükmek için giriştikleri uğraşları kapsar. Çocuklar ve büyükler için farklı etkinlikler düzenlenir, sazlı-sözlü eğlencelerle halkın Ramazan ayına özgü ruh hali oluşturulmaya çalışılır. İlçemiz için bu pek mümkün değildir Birincisi insanların sosyallik algıları sözü edilen şehirlerdeki insanlarınkinden tamamen farklı, ikincisi insanları yönlendirecek ya da bu tür iştiraklere sevk edecek itici bir mekanizmanın olmayışı. Yani organize olma ve edilme becerileri bizde yeterince gelişmemiş. Bizde, Ramazan, daha çok bireysel (genelde) ve kendiliğinden oluşan bir atmosferde yaşanır.

Erciş’teki Ramazan ayı psikolojisi gündüz daha soğuk hallerde gösterir kendini. Mümkün oldukça az şeylerle uğraşılır, az konuşulur, sürtüşme ve didişmelere girişilmemeye çalışılır. Az biraz yüzlerin asık olduğu görülse de, dini bir vecibenin yerine getirilme çabası açlığı bastıran önemli bir etkendir.

Her şeye rağmen pazar alış-verişindeki canlılık varlığını koruyor. Ne de olsa, birileri karınlarını doyurmak için satış yapmalı, karşıdaki bunlardan uygun olanını almak için uğraşmalı. Böyle olunca da kimi zaman sert pazarlıklara girişiliyor. Nefesler, alıcının malın değerinin biraz daha indirilmesinde, pazarcının da biraz daha para koparmak istemesinde harcanıyor. Pazarlık bittiğinde yorgunluk yüzlerden okunmaktadır. Çünkü açlık pazarlıktan sonra hatırlanmaktadır. Erciş’teki süper market sayısının fazla olması, görece daha sakin ve bol alternatifli alış-veriş imkânları sunuyor. Bu ortamlardaki sakinlik gözle görülür derece hissediliyor. Kimse kimseyi yormadan istediğini alıp istediğini bırakabiliyor.

Asıl renkli Erciş ise gece yaşanan Erciş’tir. Teravih namazından sonra kendini dışarı atan cemaat doğruca çay içmek için bir kahvehaneye yönelir. Akşam çaya olan düşkünlüğün yanında kötü bir alışkanlık olan sigara, yanına hoş sohbet birkaç kişi ile doyumsuz saatleri geceye doğru kovalar (dışarıdan böyle gözüküyor). Bir bakmışsınız gündüz geçmeyen zaman su gibi akmakta, yüzler gülmektedir. İlginç olan bir durum da, bazı kahvehanelerin masa ve kürsülerini neredeyse yolun ortasına kadar götürmeleridir. Kamusal alana inat, ne kadar yer kapılırsa kârdır mantığıyla olabildiğince alan genişletilmiş. Her çay isteyen müşteriye anında çayı veriliyor. Hayat tadında, peşinden kovalayan yok, çocuklar evde, hanım kim bilir hangi komşuda, dünya hangi yöne dönmekte, gündüz ne olacak, altın, döviz ne olacak? Hiç kimse bu soruları düşünecek kadar kendine eziyet edeceğe benzemiyor. Gündüz asılan yüzler gecenin hafif karanlığında yerini gülen yüzlere bırakmış. Araba kornaları, motor sesleri, ışıklı vitrinler ve koşuşturmalar… Ramazan’da Erciş’i anlatmaya yeter.

İsmet Tunç

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder