Perşembe, Temmuz 2

Ulupamir'de Sosyo-Kültürel Yaşam ve Toplumsal Değişme


Ulupamir, Erciş'e 32 km uzaklıkta, verimli bir tarım ve otlak alanı olan Altındere Harası olarak bilinen sınırlar içerisinde kurulmuş bir Kırgız köyü. Uzun yılar süren savaşlar ve göçebelikten sonra Afganistan, Pakisatan ve Türkiye’de son bulan bir yerleşim macerası yaşamışlar. Kenan Evren’in cumhurbaşkanlığı döneminde iltica talebinde bulunmuşlar ve önlerinde bulunan Alaska seçeneğine rağmen daha çok dini ve etnik kaygılardan dolayı ABD yerine Türkiye’nin onayını kabul etmişler. Bir kısımları Malatya’ya yerleşirken, bir kısımları ilkin Van merkeze bağlı Karagündüz Köyü’ne daha sonra kendileri için yaptırılan konutlar tamamlanınca da Erciş’e yerleşmişler. Köylerinin adı da geldikleri yer olan Pamir’den esinlenerek Ulupamir koymuşlar.

Birçok araştırmaya konu olmuş bir köy burası. Bu nedenle köy halkı gerek yerel, gerekse de uluslararası araştırma ve inceleme için gelenlere yabancı değil, yadırgamıyor, “neden araştırıyorsunuz” diye soran da olmuyor… (istisnalar hariç, işi kuşkuculuk olanları saymazsak) Araştırma ve inceleme için gelen herkese ellerinden geldikçe yardımcı oluyorlar. Bu alışkanlıkları, Türkiye’ye gelmeden önceki yerleşim yerleri olan Pamir Yaylası’ndan kalan bir özellik.


Anlatıldığı kadarıyla belgesel için gelen televizyoncular, birkaç süren yorucu ve zahmetli yolculuklardan sonra yerleşim yerleri olan yaylalarına ulaşabiliyorlarmış. Şimdi başka bir ülkede oldukları için kendileri hakkında yapılan her türlü etkinliğe seve seve destek vermekteler. Ulupamir üzerine söylenecek çok şey olacağı için genel ve belirleyici bir kaç nokta üzerinde durmak istiyorum.


Kırgız vatandaşların Erciş halkıyla bütünleşmesi oldukça zaman almış. İlk zamanlar yabancılık çektiyseler de şimdilik hayatlarından memnunlar. Ticarete atılanlar olmuş fakat bu girişim başarısızlıkla sonuçlanmış. Kendi köylülerinden başka alış verişe gelen olmayınca gıda üzeri açtıkları dükkânlarını köye taşımak zorunda kalmışlar. Hali hazırda köyde birçok dükkân bulunmakta… Hatta aynı sokakta birden fazla dükkâna rastlamak olası.


Bu köyü diğer köylerden ayıran en temel özellik, konut biçimi ve yerleşimindeki farklılık. Zira diğer köylerde gelişi güzel bir yerleşim ve mimari tarz görülürken; burada planlı ve sınırları belirlenmiş ev ve bahçeler bulunmakta. Evler, devlet tarafından yapılmış ve bilindik köy evlerinden çok farklı. Alt kat hayvanlar için ayrılmış, üst kat ise iki oda, bir salon, banyo, mutfak ve tuvaletten oluşmakta. Göçebe bir toplum oldukları için mimari anlamda bir değişimi de düşünmemişler. Sonradan ev yapan olmamış. Evlenme nedeniyle ortaya çıkan konut açığı, hayvanlar için yapılan alt katın değiştirilerek eve dönüştürülmesi sonucu giderilmiş.. Zamanla, köyden, gerek Erciş merkeze gerekse de İstanbul başta olmak üzere diğer şehirlere yapılan göçler nedeniyle boşalan evlere başkaları yerleşmiş. Böylece konut açığını kapatmışlar.

Diğer köylerde bulunan toprak ve ahşap yapılara burada rastlamıyor. Hatta odunluk, samanlık, kiler vb. ek yapı örnekleri bile mevcut yapıya göre uyarlanmış. Geçen 20 yılda mimari anlamında neredeyse hiçbir değişiklik yapılmamış. Bazı yerlerde odunluk benzeri yapılar var olmasına karşın bunlar da geleneksel çizgiler taşımaktalar. İki tarafı dış bahçe duvarıyla kapalı bir alan, ön tarafa dikilen birkaç ağaç direk sayesinde üzeri branda ile kapatılarak sedirlik şekline dönüştürülmüş ve ön tarafı açık olmasına rağmen bu alana malzemeler konulmakta.


Burada ilk göze çarpan şey, Ulupamirlilerin yumuşak huylu insanlar olmaları. Dost çanlısı tavırları var. Bizim kültürümüzün karakteristik özelliğinden biri olan misafirperverlik onlarda da mevcut. Köylerimizde karşılaştığımız yabancı birine ilgi burada da bulunuyor.


Ulupamirlileri ev hali içerisinde ziyaret etmek, dışarıda gözükenden farklı bir duygu. Ev halkı hoş geldiniz diyerek güler yüzlü bir edayla karşılıyor sizleri. İçten ve samimi insanlar. Evde ilk göze çarpan şey, evin sade bir görünümde olması. Duvarlarda kültürün belirleyici unsuru olan süslemeler gözüküyor. Yerler süngerden yapılan uzun minderlerden oluşuyor. Minderler işlemeli yastıklarla tamamlanmış, güzel ve estetik bir görüntü veriyor. Şark köşesi benzeri bir görünüm var evlerde. Maddi durumu iyi olanlar kilimlerden oluşan duvar örtülerini boydan boya ya da duvarın bir kısmın örtecek şekilde süsleme yapıyorlar. Önceki yerleşim yerlerde süs eşyası kullanımı daha yaygınlık göstermesine karşın, geçen zaman diliminde bu kültürel örüntüden kısmen vazgeçilmiş. Bunda maddi imkânların yetersizliği de önemli bir etken. Buna rağmen bazı evlerde kilim için tezgâhlar kurulmuş ve ev işlerinden zaman ayırabilen bayanlar kilim, hediyelik eşya örebiliyorlar.


Kırgız kültüründe kapı çalma adedi yok. Göçebe bir toplum oldukları için çadır kültüründe kapı çalınmaz; örtü vardır, “örtme” işlemi kapamak işleminden farklılık gösterir. “Kapıyı örtmek” deyiminin buradan geldiği itibası güçlülük kazanıyor. Yabancılar kapı çalar, fakat yerel halk için böyle bir durum söz konusu değil. Herhangi bir eve girdiğinizde ev ahalisinin müsait olup olmaması pek de önemli değildir. Biran tereddüde düşmek mümkün olsa da sizinle eve giren bir Kırgız’ın olması o an sizi rahatlatıyor. Ev halkının da çalınmayan kapıdan kaynaklanan bir rahatsızlığı yok.


Burada statü yaşla belirlenen bir olgu Okumuş olmanız ya da zenginliğiniz saygı görmeniz için yeterli etkenler değil. Genelde kararlar yaşlılar tarafında alınır ve gençler mümkün mertebe buna uymaya gayret ederler. Tabi ki son yıllarda yaşlıların toplumsal günlük hayatta etkisi hissedilir bir biçimde azalmış. Yeni gelişmeler ve gündelik hayat gençleri biraz da kendi tercihleri doğrultusunda karar vermeye itmiş. Yine de yaşlılar toplumda en çok saygıyı gören kesimdirler. Örneğin olağan bir durum olmadıkça köy minibüslerine gençler oturmaz. Bu kısma genelde yaşlılar oturur. oturan gençleri de yadırgarlar.


Ulupamir halkı her ne kadar kendi kültür örüntülerini yaşatmaya çalışsa da, geçen zaman diliminde birçok değişim yaşanmış. Örneğin kına gecesi pek rastlanan bir olgu değilken, şimdi nerdeyse her düğünde kına gecesi düzenlenmekte. Genç kızlar artık çeyizlerinde danteller bulundurmakta, evli genç bir Kırgız erkeğinin dediği gibi yakında düğünler çalgılı da yapılabilecek, Dinsel hayatta katı kurallar zamanla yerini daha ılımlı bir anlayışa bırakmış. Özellikle eğitim seviyesinin yükselmesi ve yaşlıların toplumsal hayattaki etkisinin azalması bu yönde değişimi oldukça farklı bir yöne çekmiş. Kızlara yönelik kısa kol, başörtü konusundaki sert tutum ve davranışlar, yerini bireysel tercihe bırakmış durumda. Bu durumun bu seviyede olmasında köy dışında iş olanakları bulan gençlerin çalışmaları ve kendilerine olan özgüvenlerinin de önemli derece katkısı var.


Kırgız kültüründe törenlerin etli ziyafetle yapılması oldukça sık görülen bir durum. Neredeyse her aktivite koyun kesiminden sonra verilen ziyafetle süsleniyor. Herhangi mutlu bir olaydan sonra koyun kesilir ve komşular ziyafete çağırılır. Örneğin evli bir çiftin evden ayrılıp yeni bir yuva kurması durumu belirirse, komşular çağırılır, genç çiftin yeni bir eve taşınacağı kararının doğru olup olmadığı tartışılır. Genelde mutlu bir olay olduğu için bu duruma herhangi bir itiraz gelmez. Dua edilir. Komşular genç çift için çeşitli hediyeler getirerek evin kurulumunda yardımcı olurlar. Koyun eti pişirilir ve hep beraber yenir.


Kırgızlarda düğünler nişan töreniyle başlar ve oldukça ritüel görüntülere sahne olur. Nişan iki gün sürer. İlk gün yakın akraba ve komşuların yardım etmesiyle pişirilen ve sadece hamur, maya ve karbonatla hazırlanan Boursok adı verilen ekmeğin pişirilmesiyle başlar. Bir buçuk teneke yağ bir kazana dökülür, kadınlar kalabalık halinde oturur ve yufka halinde açtıkları hamuru ince ince keserek küçük dilimler halinde kazana dökerler. Erkekler ise ateşin alevlenmesi ve ekmeğin karıştırılıp kızartılmasıyla görevliler. Her gelen erkek büyük süzgeci diğerinden alır belli bir süre ateşle uğraşır ve bu işlem sürekli ekmeğin pişirilip bitimine kadar devam eder.

Pişirilen ekmek, evde kurulan bir sofranın ortasına gelişi güzel serilir. Gelen komşular ve akrabalar sırayla eve geçerek ekmek yerler ve beraberinde hazırlanan çayı içerler. Maddi durumu iyi olanlar sütlü çay hazırlar, çünkü 300 ya da 400 kişi düğüne gelebilmektedir ve bunca kişiye sütlü çay hazırlamak maddi bir külfet demektir. Bu nedenle daha çok siyah çay tercih edilmektedir. Boursok daha çok tulumba tatlısının ya da halka tatlının şekersiz halini andıran bir tat vermektedir. Piştiğinde kabarmakta ve hafif kızarmaktadır. Bildiğimiz hamurun kızarmış, yumuşak halinden başka bir şey değil yani.

Buranın vazgeçilmezi belki de sütlü çaydır. Kırgız kültüründe hiçbir şeyin bu denli sevildiğini göremezsiniz. Kaynayan normal büyüklükteki demlikteki suya siyah çay atılır, kaynayan çaya bir süre sonra bir bardak süt katılır ve sütle birlikte kaynamasına izin verilmeden ocaktan alınır.

Sütlü çay ağzı geniş ve biraz da derin olan çorba kâsesini andıran ama daha küçük olan bir kapta içilir. Kaya tuzu veya şeker eklenerek içilir. Kaya tuzu elde tutulacak büyüklükte ve elinize alıp birkaç defa çay bardağını karıştırır gibi kâsenin içinde çevirdikten sonra sütlü çayınız hazır hale gelir. Tuzun fazla olması durumunda çay tadını kaybedebilir. Genelde şekerli olarak tercih edilir. Sütlü çay birçok Orta Asya ülkesinde, Pakistan, Afganistan, İran’da tercih edilen bir içecek. Kahve tadını andıran bir tadı var ve süt kokmakta. Sütlü çay daha çok inek sütüyle yapılmakta, koyun sütü daha yağlı olduğu için daha lezzetli oluyor.

Ulupamirliler çocuklarına oldukça düşkün insanlar. Son beş altı yıl önce çocuklarla pek ilgilenmezlermiş. Son birkaç yıldır okuyan ve iş sahibi olan bazılarının örnek olması, onların da çocuklarıyla daha çok ilgilenmelerini sağlamış. Çünkü mevcut şartlar eğitim görüp iş sahibi olmaktan başka bir alternatif sunmamaktadır. Maddi imkânsızlıklar çocukların okuyamamasında en önemli etken. Hatta denilir ki ”eğer kızlar okuyamıyorsa bu, gelenekten değil, okul, dershane vb eğitim imkânlarının olmamasındandır” diye.


Ulupamir’de tandır kültürü yok. Birkaç kişi buna yeltendiyse de devamını getirememiş. Zira bu uğraş, onların deyimiyle oldukça zaman alan ve zor bir iş. Ekmeklerini bir ya da iki günde bir yapıyorlar. Ekmek beyaz undan yapılan ve uzunluğu bir buçuk karış, eni bir karış olan ölçülerde yapılır, Tabi bu ölçü standart olmayıp değişebiliyor.


Ekmekler genelde elektrikli ocaklarda yapılıyor. Elektriğin olmaması durumunda ise; Pakistan’dan getirilen ve her evde mutlaka bulunan, dökümden yapılan kapaklı bir tür küçük tepside ekmekler yapılıyor. Tahmini olarak 4-5 parmak derinliğinde ve yüzeyi ise yuvarlak olup bir karıştan fazla bir alan kaplamaktadır. Hamur içerisine dökülür ve ağzı kapanır. Tüm yüzey ateşle kaplanır, bu iş için genelde hayvan gübresinin kurutulmasıyla elde edilen tezek kullanılır. Ateşin sıcaklığına göre 10–15 dakika arasında değişen sürelerde ekmekler hazır olur.

Ulupamir köyü’nde bahçe kültürü yok. Tarım yapılmıyor. 20 yıldan beri Erciş gibi tarımsal alanda oldukça gelişmiş bir yerde hala tarımı benimsememeleri ilginç bir nokta olarak kendini göstermektedir. İhtiyaçlarını alış verişle karşılıyorlar. Evinin önünde küçük bir ekili alan oluşturan çok az insan var. Göçebecilik tarım kültürünün yerleşmesine engel olmuş. Bu durum için fazla bir çaba gösterdikleri de söylenemez. En azından kendş ihtiyaçları kadarını küçük bahçelerinde neden yetiştirmediklerini sorduğum bir bakkal, bahane olarak suyun olmayışını göstermişti.

Ulupamirlilerin en iyi yaptıkları işlerden biri dericilik. Deriyi çok farklı şekillerde işleyebilme yetisine sahipler. Dışarıya çalışmaya gidenler genelde deri işinde çalışmayı tercih ediyor. İstanbul’dan anlaşmalı oldukları bazı müesseseler için deri yelekler yapıyorlar. Erciş ve çevresinde sipariş alınabilirse satış da yapıyorlar.


Hayvanlardan elde ettikleri sütleri köylerinin sınırları içerisinde bulunan, yabancı bir girişimciye ait mandıraya veriyorlar. Yılın birkaç ayı bu şekil satış yapıyorlar. Geri kalan zamanlarda ise sütlerden kendileri yararlanıyorlar.


Köyde popüler ve göz alıcı bir meslek de el işlemeciliği. Günlük hayatlarında kullandıkları malzemeleri bu işte oldukça başarılı şekilde birer kültürel öğe haline getirmişler. Kültürlerinin bir parçası olan el işlemeciliğini, her yaş grubundan bayanın bilmesi insanı şaşırtıyor. Birçok değişik ebatta ve çeşitte ürünle karşılaşmak mümkün. Bu ürünler çeyizlerde ve hediyelik eşyalarda bolca kullanılmaktadır.

Sosyo-kültürel değişmede önemli olgu da “yenilik ajanı” dediğimiz kişilerdir. Bu kişiler başka kültür örüntülerini kendi kendi kültürlerine getirerek onların tanınmasını ve topluda rağbet görmelerini sağlarlar. Bu şekilde toplumda kimi alışkanlıklar değişmeye başlar. Eğer toplum bu kültürel olguyu kabul ederse ve kullanırsa bu yeni kültür öğesi toplumdaki diğer kültür örüntülerinin yanında varlığını sürdürür. Burada önemli olan bu yeni öğenin yarar sağlayıcı olmasıdır. Ulupamir için bir yenilik de köye internet kafenin açılmasıdır. İnternet kafe, on beş yaşından beri büyük şehirlerde çeşitli işlerde hayatını kazanmaya çalışan Haluk Atlı ve ortaklarına ait. Askerlik bittikten sonra iki yıl İstanbul’da çalışmış ve köye dönüş yapmış. İş kurmak ve uzak şehirlerden kurtulmak için yapacaklarını düşünmeye başlamış. Dükkân açama, hediyelik eşya, minibüsçülük derken aklına kimsenin ilgilenmediği ve yapmadığı bir girişim olan köye internet kafe açma fikri gelmiş.

Üç ortakla kurulan internet kafe, henüz fikir aşamasındayken oldukça tepki toplamış. Daha çok yaşlı kesimin tepki verdiğini belirten kafenin fikir babası Haluk Atlı, “burayı açmakla hata ettin” tepkileriyle karşılaşmış. Sabırla işlerin yoluna girmesini bekleyen Atlı, ilk iş olarak bu işe tepki verenlerin kapsını çalmış ve onları uzak memleketlerdeki yakınlarıyla görüntülü ve sesli sohbet ortamında görüştürmüş. O zamandan sonra köylünün internet kafe hakkındaki olumsuz kanaati yerini güzel duygulara bırakmış.

Uzaktaki akrabalarıyla görüşme imkânı bulan köylünün net kafeye ilgisi oldukça fazla. Genelde genin geç saatlerine kadar açık olan internet kafe, köye yenilik getirmesi açısındanda oldukça popüler bir mekân haline gelmiş.

Uluapamir’de evler iki katlı ve birbirine bitişik iki daire şeklinde yapılan devlet konutları. Alt kat hayvancılık amaçlı kullanılacak şekilde tasarlanmış. Haluk Atlı ve arkadaşları bir evin alt katını iki hafta gibi bir sürede internet kafeye dönüştürerek, hizmete sokmuşlar.

Erkek ve bayanların rahat ve sakin bir ortamda internetten faydalanmaları için ayrı ayrı bölümler yapılmış. Böylece bayanlar internetten erkeklerin şartlarında yararlanma imkânı buluyorlar. Şimdilik on adet bilgisayar bulunuyor. Bunların beş tanesi erkekler bölümünde, beş tanesi de bayanların olduğu bölümde hizmet veriyor.


Daha çok 18 ve üstü yaş grubu net kafeden faydalanıyor. Erkekler kadar olmasa da bayanların da net kafeye ilgisi büyük. Daha çok okuyan bayanlar ya da okulu bitirenler interneti haberleşme amaçlı kullanıyor. Çocuklar daha çok hafta sonları oyun oynamak için internetin yolunu tutuyorlar.. Haluk Atlı, çocukların mümkün mertebe bu durumdan olumsuz etkilenmemeleri için özel çaba sarf ettiklerini söylüyor. Ellerinden geldikçe çocukları belli saatlerden sonra evlerine gönderiyoruz diyor.

Haluk Atlı’nın bir diğer amacı da yirmi beş yıldan fazla zamandır görüşemedikleri akrabalarıyla internet vasıtasıyla tekrar görebilmek. Kırgızistan, Özbekistan ve diğer yerlerdeki akrabaların birbirlerinden habersiz olduklarını söyleyen Atlı, telefonla haber verdiği Kırgızistan’daki dayısıyla görüşme imkânı bulmuş


Her şeye rağmen köye yenilik getiren genç girişimciler mutlu, göründüğü kadarıyla köylünün olumsuz düşünceleri zamanla pozitif yönde değişmiş.


Ulupamir’i Erciş’e ve Türkiye’ye tanıtan en önemli organizasyonlardan biri, her yıl Haziran ayında yapılan “Ayran Şölenleri”. Köylünün anlattıklarına göre, bu şölenler eskiden yapılmazmış. Tanınma konusunda ne yapacaklarını tartışırken, akıllarına bu tür bir yol gelmiş. Gençlerin girişimiyle başlatılan bu hareket, yaşlıların onayıyla dernekleşme ve beraberinde getirilen açılımlarla bugün hatırı sayılır bir organizasyon olmuş. Bu yıl on ikincisi yapılacak organizasyona birçok davetli katılıyor. İlk yapıldığı yıl, yerel yönetim ve köy halkı katılmış sonradan Erciş’ten başkalarının katılması, bunu diğer yıllarda daha fazla insanın takip etmesi ve nihayetinde şenliklerin yapıldığı alanın dar gelmesiyle bugün Ulupamirliler güzel bir iş başarmanın ve kültürlerini tanıtmanın kıvancını yaşıyorlar.


Ulupamir, olanla yani günlük yaşamın çıplak gözle görülmesiyle bu şekilde kendi yağında kavrulmaktadır. Bir de görülmeyen ya da önüne geçilemeyen bir kültürel deformasyonla karşı karşıya. Özellikle kültürel çatışma görülen haliyle düşündürücü bir noktaya yükselmiş. Köyde yetişmiş, belli bir yaşa gelmiş erkek çocukları büyük oranda aile denetiminden sıyrılmaktadırlar. Yüksek öğrenime devam edemeyen gençler, büyük şehirlere iş amacıyla gitmekte ve büyük şehirlerin yaşam biçimine olan hayranlıklarını, köye gelince bir şekilde sergileme yoluna gitmekteler. Yetişen genç kuşak da buna uygun eğilimler göstermeye başlayınca, ortaya, eğitim seviyesinin oldukça düşük olduğu öğrenci-köy profili çıkmaktadır. Ailelerin şimdilik çocuklarını denetim almaya yönelik bir çalışmaları yok.


Ulupamir Köyü gençleri için diğer bir olumsuzluk da Erciş kültürü ile olan kopuk ilişkileri. Zaruri haller dışında köyden çıkmamayı yeğliyorlar. Böyle olunca Erciş kültürüyle ve kendi kültürleriyle, birbirinden uzak iki kültür olarak, aynı coğrafyada yaşamaya devam ediyorlar. İçe kapanık bir yaşam biçimi sürdüren Ulupamirliler, iç evlilik uygulamasını sürdürüyorlar. Köyde sadece iki erkeğin köyden olmayan bayanlarla evlendiği görülüyor. Malatya’da ya da İstanbul’da yaşayan diğer Kırgızlarda dış evlilik oranı daha fazla. Buna karşın Erciş’te bu sayı oldukça düşük, en son 2008 yılında köyden olan Kırgız bir hemşire, Türkiye vatandaşı bir doktorla evliliği gerçekleştirdi.


Son yıllarda çevre köylerle olan diyalogları hayli artmış. Hatta yol üzerindeki köylerine gitmek isteyen komşu köylüler kimi zaman Ulupamir servislerine binmekte sakınca görmezler. Böylece karşılıklı bir güven ortamı sağlanmış oluyor. Ulupamirliler, Erciş merkezde Ercişliler gibi birçok farklı noktalardan alış veriş yaparak sosyal ağı iyice genişletmişler. Erciş Belediyesi’nin temizlik ekibinde çalışan birçok Kırgız vatandaş bulunmaktadır. Halkın onlara olan sempatisi oldukça fazla. Çünkü işlerini eksiksiz ve zamanında yaptıklarını söyleyen birçok Ercişli ile karşılaşmak mümkün.


Ulupamir halkı, “Dünyanın Çatısı” olarak bilinen Pamir Yaylalarından Erciş’in düzlüklerine gelip yerleşen bir halk. Erciş kültürüyle alış verişi daha geniş kanallardan sağlayabilirlerse şayet, daha da mutlu olacakları kesin. Hem Erciş’in hem de onların buna ihtiyaçları var.




İsmet Tunç

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder