İnsanoğlu, eski çağlardan beri her türlü ihtiyacını kendi olanaklarıyla karşılamaya çalışmıştır. Temel ihtiyaçlar olan beslenme, barınma, giyim başta olmak üzere kendi bilgi ve deneyimlerini kullanarak kendince çözümler üretmiştir. İnsanoğlunun tüm çabaları sistemli ve birikimli kültürel öğelerin birleşmesiyle meydana gelen uzun soluklu bir çabanın ürünüdür.
Kültürün bir özelliği de “öğrenme” dir. İnsanlar öğrendikleri uygulama safhasına geçirinceye kadar deneme yanılma yöntemiyle bilgilerinin doğruluğunu test etmişlerdir. Bu bilgilerin gündelik hayata uyarlanması bu nedenle uzun zaman almıştır. İhtiyaçlar bu şekilde insanoğlu tarafından giderilmeye çalışılmıştır. Halk hekimliği de bu ihtiyaçlardan biridir. Doğayla iç içe yaşayan insan yakalandığı hastalıklardan da yine doğadan edindiği bilgilerden faydalanarak kurtulmaya çalışmıştır.
Günümüz şartlarının neden olduğu birçok hastalık “modern öncesi” dönemde yani “geleneksel-kırsal” yaşam tarzının Hâkim olduğu yerlerde fazlaca görülmezdi. Çünkü modernleşmeyle beraber, insan makineleşmenin neden olduğu birçok hastalıkla karşı karşıya kalmıştır. Modern tıp bu gelişmeler karşısında hızla gelişirken; geleneksel tıp, bu etkenlerin dışındaki, daha çok doğal yollarla ve temizlik alışkanlığının tam olarak uygulanamamasından kaynaklanan hastalıklara çare arama uğraşına girmiştir.
İnsanoğlu, her türlü ihtiyacını ilkin yaşadığı çevreden edinmiştir. Geleneksel tıbbın en önemli maddesi şüphesiz bitkilerdir. İnsanoğlu bitkilerle uzun yıllar içli-dışlı bir yaşam sürmüştür. Yerleşik hayata geçilmeden önce “avcı-toplayıcı” yaşam biçimini sürdüren toplumlar, bitkilerden uzun zaman yiyecek maddesi olarak faydalanmışlardır. Bu sayede ortaya çıkabilecek hastalıklara karşı hangi bitkinin hangi hastalığa iyi geleceğini de deneme yanılma yoluyla öğrenmişlerdir.
Bitkilerin doyurucu özelliğinin yanında, bir de iyileştirici özelliğinin olması her toplulukta, toplumda bazı kişilerin sağaltıcı (hekim) olarak ön plana çıkmasını sağlamıştır.
İnsanlar bitkilerin yanı sıra değişik yöntemler kullanarak da tedavileri geliştirmişlerdir. Bunlar gündelik hayatta kullanılan yiyecek, içecek gibi temel gıda maddeleri ve başlıca hayvansal ürünlerdir. Deneyimler artıkça insanlar bu yöntemleri geliştirmiş ve daha değişik usullerle tedaviye devam etmişlerdir.
İlkel toplumlarda (kabile hayatı yaşayan, sistemleri modern toplumlardaki gibi farklılaşmayan, basit teknoloji ve yaşam biçimi sürdüren toplumlar kastedilmektedir. İlkel; aşağılama olarak değil, toplumların gelişim basamağı dikkate alındığında daha aşağı noktaları ifade eder) tedavi işlemini üstlenenler, o toplumun günümüzdeki doktorların görevini görmekteydiler. Çünkü onlar belli yöntemlerle herkesten farklı ve değişik tedaviler kullanarak sağaltma işlemi yapmaktalar.
İyileştirme, sadece tedavinin fiziksel olarak sürdürmesinden ibaret değildir. Tedavi değişik yöntemlerle desteklenir. Sağaltıcının trans durumuna geçebilmesi, rüyalarla tedaviyi desteklemesi, dinsel-büyüsel bir takım işlemleri de kullanarak değişik yöntemlere başvurması gerekmektedir. Bu nedenler her toplulukta ya da toplumda tedavi işlemlerini yürütecek –bir anlamda- özel ve yetkin kişiler bulunur.
Halk hekimliği, modern tıbbın kimi zaman çare olamadı durumlarda insanların her şeye rağmen kimi önyargılarını bir kenara bırakarak yararlanmayı umdukları bir yöntemdir. Çünkü “modern” düşünce tarzı insanları ister istemez daha fazla bilimsel yöntemlere yöneltiyor. Eğitim seviyesinin yükselmesi halk hekimliğinin gerilemesine neden olmaktadır.
“Epidemi”lere (hastalıklara) neden olan birden çok faktör ortaya çıktığı için insanlar modern tıbba yönelmekteler. Buna rağmen kırsal kesim insanı hâla halk hekimliğini modern tıp kadar güvenilir buluyor. Bunun nedeni ise insanların alışkanlıklarını çok çabuk değiştirememeleridir. Bu değişim daha çok eğitim seviyesinin yükselmesiyle mümkün olmaktadır. Yaşadığı yörelerden göç etmiş insanlar, şehrin hızlı hareketli ortamına uyum sağladıktan sonra çoğu halk hekimliği uygulamalarını unutmakta ya da bundan vazgeçmektedirler.
Erciş’te halk hekimliğine olan ilgi, modern tıbbın iyi derece gelişmişlik göstermesine rağmen hala canlılığını korumaktadır. Özellikle bitkilerle, cerrahi müdahale gerektirmeyen tedavilerde alternatif tıp (halk hekimliği) güncelliğini korumaktadır. Kimi zaman cerrahi müdahalelerin gerektiği kırık ve çıkık gibi tehlikeli durumlarda tedaviyi halk hekimlerinin sürdürüldüğü bilinen bir gerçektir.
İsmet Tunç
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder